22 Nisan 2009 Çarşamba

SEÇİM DERSLERİ: "Bu seçimden ders çıkarılmaz, diploma bile alınır!" (*)

1- 22 Temmuz genel seçimleri öncesinde doğrudan ya da dolaylı siyasete giren genç subaylar ile yaşlanmış generaller, bu kez “seçimlere katılmadı”. Ve 22 Temmuzda patlayan AKP oyları, itidalli bir normalleşme eğilimine gidi.

SONUÇ : Seçim gezisine çıkarken apolet ve postallarını evde bırakan CHP, AKP’ye verdiği belediyelerden (Antalya, Kartal, Maltepe, Sarıyer gibi) bazılarını geri aldı. İstanbul Büyükşehir, Beyoğlu gibi yerlerde, başa baş bir sonuç elde etti.

DERS : Sandıktan çıkmış iktidarlarla, sandıkta mücadele edilebilir. Başka yerlerden çıkan iktidarlarla mücadele edilemediğini epey tecrübe ettik.

2- Başbakan, gazetelerden, televizyonlardan, meydanlardan bağırdı durdu: “Kriz yok, teğet geçiyor, birileri korku siyaseti yapıyor!” Emek örgütleri de meydanlardan cevap verdi: “Ey Başbakan, krizin nereden geçtiğini merak ediyorsan, ya pazara gel, ya sandığa!”

SONUÇ : Özellikle emekçi nüfusun yoğun olduğu büyük kentlerde, Başbakan’ın değil, emekçilerin haklı olduğu anlaşıldı. İşçi, çiftçi, kamu çalışanı, anasını da alıp sandığa gitti.

DERS : AKP kendine çeki düzen vermezse, (muhalefet de kendine çeki düzen verirse) bu kriz çok kişilerin başını yer.

3- AKP, TRT Şeş’i yayın hayatına kazandırdı. Başbakan Recep T. Erdoğan TRT 6’nın açılışında Kürtçe “Hayırlı olsun” dedi ama Meclis grubunda Kürtçe konuşan Ahmet Türk’e veryansın etti. Yani “Kürtçe konuşulacaksa, onu da biz konuşuruz” demiş oldu. 12-13 yaşında çocuklar, ellerindeki “taş izlerine” bakılarak hapse atıldılar. Yaşlarının iki katı hapis cezası isteniyor haklarında.

SONUÇ : DTP Bölge belediyelerini silip süpürdü.

DERS : Siyasette, karşınızdaki insanları en az kendiniz kadar ciddiye alacaksınız. Yoksa onlar da sizi ciddiye almaz. Üstelik daha akıllı olduğunuz yanılsamasına kapılırsanız, aradaki farkı da sizden çıkarırlar.

4- AKP’nin Kürt sorunu ile ilgili açılımlarının oya dönüşeceğini düşünenler yanıldı. Kürtler, özellikle bölgede tercihlerini ezici bir biçimde DTP’den yana kullandılar. Kürtler, Kürt siyasi hareketi olmasa, AKP’nin de, başka hiçbir partinin de kendilerine bu ölçüde teveccüh göstermeyeceğinin gayet farkındalar.

SONUÇ : DTP, AKP’ye ödünç verdiği oyları geri aldı.

DERS : Bu saatten sonra Kürt enstitüsü de kursanız DTP’ye yazar, TRT Şeş’i kapatsanız da!

5- Şanlıurfa’da AKP mevcut başkanını yerel taleplere rağmen aday göstermedi. “Ceketi koysak kazanırız” diyerek pek fena üst perdeden konuştu.

SONUÇ : Seçime bağımsız giren Eşref Fakıbaba yüzde 44 ile kazandı.

DERS : Büyük lokma yemeli, büyük laf etmemeli. Ortaya aday diye bir ceket koyuyorsan, içine birini koymayı unutmamalı.

6- Hopa’da ÖDP’li Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras’ın milletvekili olmasına destek verdiği için, bazı ÖDP’liler tarafından aforoz edildi. Genel Başkanlarının milletvekili olmasına çok sinirlenen bazı ÖDP’liler, önce onu Genel Başkanlıktan indirdiler, sonra da önseçimde Belediye Başkanlarını silkeleyip yeniden aday göstermediler.

SONUÇ : Bağımsız aday Yılmaz Topaloğlu seçimi, ÖDP ise galiba daha fazlasını kaybetti. Birbirleri varken düşmana ihtiyaç duymayan solcularımız, başka bir dünya gibi, başka bir seçimin de, başka bir siyasetin de mümkün(!) olabildiğini yeniden tüm Türkiye’ye gösterdiler.

DERS : “Solcular” olmasa sol ne seçimler kazanır bu ülkede!

7- Sol, Türkiye’nin dört bir yanında platformlar kurarak yerel seçimlere var gücüyle asıldı. Kimi yerlerde bağımsız adaylar çıkararak, kimi yerlerde bir parti altında, Türkiye’ye dair iddiasını ortaya koydu.

SONUÇ : Çamlıhemşin, AKP’nin Rize’de kaybettiği tek belediye oldu. Seçime bağımsız giren sosyalist aday İdris Melek, yüzde 46 oyla seçimi kazandı. ÖDP, Hatay Samandağ’da Mithat Nehir, Aknehir beldesinde Mehmet Mübarek, Malatya Ağılbaşı (Engüzek) beldesinde Cengizhan Kılıç ve Kırıkkale Hasandede Beldesinde Malik Ejder Çoşkun ile seçimleri kazandı. Tunceli Mazgirt’te Tekin Türkel, Hozat’ta Cevdet Konak, Pertek'te Kenan Çetin, Nazımiye’de Cafer Kırmızıçiçek, solun ortak adayı olarak girdikleri seçimlerden başarıyla çıktı.

DERS : Umutlanmak için daima bir nedenimiz vardır. Ama o nedeni bile kendimiz yaratırız emeğimizle.

8- Her hamlesinde başka bir parlak zekâ örneği sergileyen TKP, 22 Temmuz seçimlerine “Sürüden ayrılma zamanı” sloganıyla girip, her 10.000 kişiden 22’sini sürüden ayırmayı başarmıştı. Masraftan kaçmayıp, her yeri lağım pompası afişleriyle donatıp “AKP’yi istemiyoruz” mitingleri düzenleyen TKP, bu seçimlerde on binde 18’e geriledi. Kafasına çuval geçirilmiş Türk askeri figürlü el ilanlarını görünce, 22 kişiden 4’ü “aslı varken taklidine oy vermem” deyip İşçi Partisine transfer olmuş olabilir. O zaman hemen bir de İşçi Partisine bakalım: İşçi Partisi’nin, 2007’deki on binde 36’lık oy oranı, bu seçimlerde on binde 26’ya düştü.

SONUÇ : Bu milliyetçi yurtsever histeri, histeriklerin değil, MHP’nin oylarını artırdı.

DERS : “Oh, dünya Türk olsun, her Türk asker doğar, bayrakları bayrak yapan kandır, Türk askerinin başına çuval geçirtenler satılmıştır, kalpaklı süvarim benim, sarışın kurdum, kısrak başım… Hem milliyetçiyim, hem solcuyum” diye siyaset yaparsanız, vatandaş “helal olsun” der, ama aslı varken size gelmez. Çok şükür memlekette milliyetçinin de taklidine ihtiyaç yok, solcunun da.(Ataları yabana atmayalım. Sürüden ayrılanı kurt kapma ihtimali vardır. “Peki, ya kurt sürüsünden ayrılanı kim kapar” diye bir soru sormakta da yarar var.)

9- Bağımsız adayların seçim çalışmalarında gördük ki, halkımız isteklerine değil, nefretlerine; hayallerine değil, korkularına göre oy kullanıyor. “Ah, ben de çok isterim tam da sizin gibi, böyle eşitlikçi, adaletli, barışçı, yeşil, demokrat bir adaya oy vereyim. Ama oylar bölünür be canım!”

SONUÇ : Oylar bölündüğünde, sevmediğiniz bir parti tarafından yönetilirsiniz. Oylar bölünmediğinde ise sevmediğiniz öteki parti tarafından yönetilirsiniz. İkisi arasında fark vardır: Birinde, istediğiniz kişiyi desteklersiniz. Ötekinde ise, daha az nefret ettiğiniz kişiyi!

DERS : Kendi seçtiğim yanlış, başkasının dayattığı doğrudan iyidir.

10- Sol duyarlıkları da olan orta sınıf Türkiye seçmeni, her seçime, son seçimmiş gibi bakıyor. İki seçim sonrasına hiçbir hazırlığı, çabası olmadığı için de, her seçimde sadece ertesi günü düşünüyor. Hayatın içinde örgütlü bir siyasi mücadele yürütmediği için, başka partiler karşısında güçsüz ve güvensiz hissediyor kendini. Seçim yaklaştıkça da telaşa kapılıyor.Seçim bitiyor, bahar geliyor, yaz geçiyor, hop bir bakmışsınız, başka bir seçim gelmiş.

SONUÇ : Siyaset sahnesini locadan seyredince, Muppet Show’un ihtiyarları gibi sürekli konuşuruz. Üstelik onlar kadar sevimli de olmayabiliriz. Birileri de bizi yönetir durur.

DERS : 2011 Genel Seçimlerine 2 yıl var. 2014 yerel seçimlerine 5 yıl. 2015 Genel Seçimlerine 6, 2019 Yerel ve Genel Seçimlerine de tam 10 yılımız var. Her birine, 6 ay kala hazırlanmaya başladığımızda, hepsini kaybedeceğimiz kesin. Ama ilk ikisini pas geçip, sonuncusuna hazırlanmaya başlasak, gözden çıkardıklarımızı bile kazanma şansımız var.

Ben yarın başlıyorum.


(*) 1 Nisan 2009 tarihli Radikal'de yayınlandı

(**) Güzel çizimi için çok sevgili dostum Aydan Çelik'e teşekkür ediyorum.



...

Hiç yorum yok: