13/05/2007
MEHMET DEMİR (Arşivi)
Hep beraber, tozun dumana, at izinin it izine karıştığı, sisli, puslu, bir dönemden geçiyoruz. Her gün yeni bir şaşkınlık, yeni bir şok yaşıyoruz. İlkeler, ideolojiler, onları var eden kavramlar oradan oraya savruluyor. Fırtına dinip de, cetvellerimizi, endazemizi, pusulamızı yeniden bulduğumuzda, kendimizi de, birbirimizi de tanıyamayacağımızdan korkuyorum.
Kendine sol diyen birileri günümüzün Hitler'i olmaya soyunurken demokrasiyi savunmayı, yıllardır mücadele ettiği sağcılara bırakıyor. 12 Eylül'ün postal izi hâlâ kıçında duran birileri ordunun önünde saygıyla eğiliyor. Yıllardır siyaset arenasında birbirine karşı mücadele etmiş insanlar, darbeye karşı yan yana, aynı pankartı taşıyor. 27 Nisan muhtırası, hızar testeresi gibi girdi aramıza. Acıta acıta ikiye böldü hepimizi.
En yakınlarımdan şu cümleleri duymaktan yıldım: "Ben de darbeye karşıyım. 'Ama'..."
'Ama'...
ama: bağlaç (a'ma) Arapça 1. Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma. 2. Uyarma veya şartlı bir ifade niteliğinde olan bir cümleyi, başka bir cümleye bağlamaya yarayan bir söz. 3. Beklenmeyen bir sonucu anlatan iki(nci) cümleyi onun sebebi durumunda olan cümleye bağlayan bir söz. 4. Bir yargıyı veya bir buyruğu pekiştirmek için de kullanılan bir söz. (TDK Sözlüğü)
Bu açıklamalardan anladığım şu: Bir cümle kuruyorsunuz. Sonra 'ama' diye ikinci cümleye başladığınızda, ilk cümle amuda kalkıyor.
Ya da öyle ters bir cümle söylüyorsunuz ki, 'ama' sayesinde o cümle tekrar ayakları üzerine duruyor.
Şöyle ki:
1- Bir kere, çelişkili ve tutarsız iki cümleye ihtiyaç var. (Ki, o konuda bir sıkıntımız yok.)
2- O yoksa, uyarma ya da şartlı ifade niteliğinde bir cümle olması lazım. (İşaret parmağını burnunuza sallayan, mümkün olduğunca yukarıdan bakan bir cümle. "Seni uyarıyorum. Evet, ben de demokratım 'ama' tepemi attırırsan çağırırım askeri" mealinde. O da mevcut.)
3- Bu ikisi olmazsa, beklenmeyen bir sonucu anlatan ikinci cümle gerekli. (Yani burada AKP'nin icraatları oluyor: "Ben de darbeye karşıyım 'ama', AKP de bunları bunları yaptı. Yani beklemiyordum bunları yapmasını." Ki, burada asıl mesele AKP'nin neoliberal politikalarını, talanlarını, vurgunlarını, savaş politikalarını, kadrolaşmalarını, bütün antidemokratik uygulamalarını seyredip, muhalefet etmeyip, kendi siyasi projelerini ortaya koymayıp, her şey son dakikada olmuş gibi yapıp asker göz kırpınca onu göreve çağırmak 'ama'nın ruhunu oluşturuyor.)
4- Nihayet hiçbiri yoksa, bir yargıyı ya da buyruğu pekiştirmek için kullanıyoruz bu sözü. (O da zaten "Ben de demokratım 'ama' buraya kadar" cümlesinde anlam buluyor.)
Bu tariften yola çıkarak, tahlil etmeye çalışıyorum. Örneklerle şöyle bir sonuca ulaşıyorum. "Elbette darbeye ben de karşıyım. 'Ama'..." (Yani darbeye karşı değilim. Ya da sandığın kadar değilim. Nokta.
Benim de 'ama'larım var
Darbeye karşı çıkanları şeriatçılıkla, AKP'nin değirmenine su taşımakla suçlayanlara bir kez daha derdimizi anlatabilmek ümidiyle diyorum ki: Ben bu durumu, AMA'yı pek sevenlerin cümleleriyle anlatayım. AMA anlatırken bu cümlelere birer takla attırayım.
Evet, AKP, toplam seçmenin yüzde 25'inin oyuyla Meclis'in yüzde 65'ini eline geçirdi.
Evet, AKP, eğitimi, sağlığı piyasalaştırdı, dini siyasallaştırdı.
Evet, AKP, devletin her kademesinde korkunç bir kadrolaşmayla, ülkenin önündeki yılları da ipotek altına aldı.
Evet, AKP, ikiyüzlü politikalarıyla sizi rahatsız, tedirgin ettiği kadar beni de etti...
Evet, AKP, kendisinden hiç farkı olmayan tüm ötekiler gibi tasını tarağını toplayıp gitmelidir.
'Ama' Bunların hiçbiri, Türk Silahlı Kuvvetlerine siyasete müdahale etme hakkı vermez.
Bundan sonrasının aması maması yoktur. Nokta. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'tan bir şey anlamayanların, bizim dememizle meseleyi anlamalarını da beklemiyoruz. 'Ama' tekrarlayayım:
"Evet, biz demokratik reflekslerimizle bu durumu değiştiremedik. Daha uzun süre de değiştiremeyeceğimiz tecrübeyle sabittir.
Evet, sandıkta yenildik. Bir 20 yıl daha yenileceğimiz de tecrübeyle sabittir.
Evet, dört buçuk yıldır kıçımızı kaldırıp bunlara karşı bir şey yapamadık. Bir 14 buçuk yıl daha kıçımızı kaldıramayacağımız, bir şey yapamayacağımız da malumlarınız olduğu üzere tecrübeyle sabittir.
Evet, vakit de daraldı. Yumurta kapıya dayandı. Asker postalın ucunu bir gösterse kendimizi kurtarırız. Ha, o arada cumhuriyet de kurtulabilir, o da bonus."... diyerek askerin önünde saygıyla eğilenlere bir çift sözüm var.
Ben, askerin gölgesinde demokrasicilik oynamaktan kusacak gibi oluyorum. Oyunu kaybedince abisini çağırıp mahalleye terör estiren beceriksiz, kaypak, şımarık ve küstah çocuklardan tiksiniyorum. Nokta.
Birileri emeği için, insanlık onuru için, demokrasi için mücadele edip bedel öderken, tahtlarında oturan... Ve oturduğu tahtın yayı bozulunca ayağa fırlayıveren münasebetsizler yüzünden on yılda bir kıçımda postal iziyle gezmekten utanıyorum. Nokta.
Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorum ve o muhterem kıçımı kaldırıp demokrasi mücadelesi vermeyi; istediğim dünyayı alın terimle, elimin emeği, gözümün nuruyla kurmayı tercih ediyorum. Nokta.
Yazıdaki Nokta'ların esin kaynağı Radikal yazarı Gökhan Özgün'dür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder